OKA HAN DESTANI
Kudüs kanlar içindeydi. Azılı kafirler Filistin halkının evlerini yakıyor, onlara işkence yapıyor ve onları öldürüyordu. Filistinliler bir yiğidin çıkıp gelmesini bekliyordu. Aradan günler geçti. Sonunda Oğuz Beyliklerinden tam on beş yaşında bir genç çıkıp geldi. Yanında elli askeri vardı. Onun bir ismi yoktu çünkü Oğuz Beyliklerinde çocuklar bir kahramanlık, bir başarı gösterdiklerinde Dede Korkut çağırılır ve çocuğa bir isim takılırdı. İşte bizim adsız da henüz bir kahramanlık veya başarı göstermemişti. Babası Ulek Han adsızın buraya gelmesini istememiş ve şu sözleri söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Kırk dişi devem senin olsun ama gitme oraya.
Kırk boz yeleli atım senin olsun ama gitme oraya.
Kırk keskin kılıcım senin olsun ama gitme oraya.
Kırk sandık altınım senin olsun ama gitme oraya.
Bu sözlerin üzerine bizim adsız şöyle söylemiş, görelim ne söylemiş:
Kırk dişi deven senin olsun, ben oraya gideceğim.
Kırk boz yeleli atın senin olsun, ben oraya gideceğim.
Kırk keskin kılıcın senin olsun, ben oraya gideceğim.
Kırk sandık altının senin olsun, ben oraya gideceğim.
İşte bu sözlerden sonra adsız Kudüs’e gelir.
Adsız savaşa savaşa kafirlerin karargahına gelir. Sadece beş askeri kalmıştır ve onlarda kaçmıştır. Adsız askerlerinin kaçtığını görünce sinirlenir ve şu şekilde söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Kaçmaktansa kılıcımla, kılıcım düşerse kalkanımla, kalkanım düşerse yumruğumla savaşırım ama kaçmam, demiş.
Kafirler ok atmaya başlamıştı. Adsız öldürdüğü bir askerin yayını ve sadağını alıp bir kayanın arkasına geçmiş. Bir ok atmış üç kafir devirmiş, iki ok atmış dört kafir devirmiş, üç ok atmış beş kafir devirmiş diye diye tamı tamına iki yüz elli devirmiş. Kalanlar korkup kaçmış. Adsızın askeri kalmamış. Adsızın bu başarısını duyan Oğuz Beyleri adsıza asker yollamış. İlk olarak Alke Han gelmiş ve şöyle söylemiş, görelim ne söylemiş:
Vur düşmana vur! Demiş.
Zadl Han gelmiş ve şöyle söylemiş:
Vur düşmana vur! Ardındayım demiş. Zadl Han adsızın amcasıydı.
Yuhas Han gelmiş ve şöyle söylemiş:
Vur düşmana vur! Demiş.
Fagerat Han gelmiş ve şöyle söylemiş:
Vur düşmana vur! Demiş
Bu şekilde tamı tamına 9850 kişilik bir ordu oluşmuş. Bu ordu ile Filistin kafirden arındırılmış. Adsız ve Oğuz Beyleri Oğuz Beylikleri ‘ne dönmüşler.
Tez vakitte Dede Korkut çağrıldı ve adsıza şöyle bir isim verildi:
Madem bir sadak okla iki yüz elli kafiri devirdin o zaman senin adın Oka olsun. Adını ben verdim yaşını Allah (c.c) versin. Boz yeleli atın topallamasın, keskin kılıcın körelmesin, ayağına taş değmesin, der ve gider.
Artık adsız Oka diye çağırılacaktı. Zaman geçtikçe Oka’nın ünü bütün diyarlara yayılıyordu ve en sonunda Oka artık Oka Han olarak anılmaya başlamıştı.
Oka Han’ın babası Ulek Han ansızın vefat edince Ulek Han’ın yerine Oka Han geçti.Oka Han beyliği için türlü hizmetler yaptı.bu arada evlenme çağı geldi.
Oka Han birgün ormada avlanırken gezintiye çıkan han kızıyla karşılaştı..Kızla konuştu,tanıştı..Aralarında sevgi bağı oluşmaya başladı.
Oka Han Kasder Devleti’nin başı olan Gukol Bey’in kızı olan Safi Hatun’a sevdalandı. Konuyu Dedem Korkutla paylaştı.en sonunda bir dolunaylı gecede Safi Hatun’u istemeye gittiler.Oka Han’ın yanında amcası Zadl Han da vardı. Zadl Han şöyle söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Buraya hayırlı bir iş için geldik. Kızımız Safi Hatun’u oğlumuz Oka Han’a istiyoruz, demiş.
Gukol Bey şöyle söylemiş görelim ne söylemiş:
Sadece bir şartım var, eğer gözü kapalı şekilde havaya atılan kütüğü vurabilirse kızım helalidir.
Ertesi sabah meydan Oka Han’ın sınavı için hazırlanır. İnsanlar meydana toplanır.
Gukol Bey Oka Han’ın gözünü bağlatır. Artık herşey hazırdır. Gukol Bey kütüğü havaya attı ve Oka Han kütüğü tam ortasından yardı ve sınavı kazandı.
Oğuz Beylikleri’ne dönen Oka Han kırk gün kırk gece düğün yaptırdı. Düğün o kadar ihtişamlıydı ki bazı eşyalar altın ve gümüşten yapılmıştı.
Oka Han’ın seferleri bitmemişti, Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e seferler yapıyordu. Oka Han’ın şimdiki hedefi kimsenin sınırını geçemediği Zobor Canavarını’nı alt etmekti. Zobor Canavarı’nın mağarasına askerlerini almadan gitti.
Oka Han gizlice mağaraya girdi. Zobor uyuyordu. Oka Han canavarın gözünü hedef alarak ok attı. Ancak ok canavara değmeden düştü. Oka Han bir şeyi fark etmişti, canavarın elindeki minik bir taş onu bütün kötü şeylerden koruyordu. Oka Han askerlerini çağırmıştı çünkü aklında bir fikir vardı. Oka Han askerlerine şöyle seslendi:
Sizden oklarınızın hepsini canavara atmanızı istiyorum. Oku saplanana üç kese altın vereceğim, dedi.
Askerler bütün oklarını Zobor’un üzerine attılar. Fasez adlı bir askerin oku Zobor’un tam karnına saplandı. Askerler oklarını Zobor’un karnına yöneltti. Zobor uyuduğu yerden kalktı ve kaçmaya başladı.
Oka Han sadağından bir ok alıp Zobor’un elindeki taşı okla düşürdü. Ardından başka bir ok çekip Zobor’u kafasından vurdu. Oka Han Fasez’e üç kese altın verdi. Artık yaklaşık 1000 kilometrelik bir alanı toprağına kattı. Oka Han bu seferleri yaparken birkız iki erkek çocuğu olmuştu.
İlk çocuğu olan Ukar medrese okuyup ilim üzerine yürüdü ve derviş oldu oldu ve islamı yaydı.
İkinci çocuğu olan Akis savaş üzerine yürüyüp savaşçı oldu ve fetihler yaptı.
Üçüncü çocuğu olan Balaş büyük bir beyliğin beyinin oğluyla evlenip diğer beyliklerle olan ilişkileri güçlendirdi.
Oka Han’ın kahramanlıkları nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.